- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Bir gün dedim ki kendime:
“Bitti sandığın yer, aslında başlar kendinden.”
Düştüğüm anlarda bile inandım,
Bir yerlerde bir ışık yanar, geç de olsa… içten gelen.
Gözümde yaş, içimde kırık dökük kelimeler,
Ama dilimde suskunluktan kurduğum dualar vardı.
Bir tek ben bildim beklemenin ne demek olduğunu,
Çünkü umut, yüksek sesle söylendiğinde kolayca kırılırdı.
Sustum…
Anlatsam yüreğim sığmazdı cümlelere.
Sakladım; çünkü bazı hayaller,
Kalabalık bakışlar, büyüyen şeyleri ezerdi.
Bir zamanlar adımla anılan bir düzen vardı,
Her taş yerli yerinde, kurallar başkalarının kaleminden çıkmıştı.
Ben o düzenin dışına çıktım,
Alışıldık isimlerin geçmediği başka haritalara yöneldim.
Ne ardımda tanıdık bir imza vardı,
Ne de önüme serilen hazır cümleler.
Sadece ben vardım,
Ve inancım, zamanı geldiğinde konuşan bir iç ses gibi.
Yoruldum evet…
Ama bu yorgunluk bir vazgeçiş değil,
Bir yeniden doğuştu aslında.
Durmak, pes etmek değilmiş meğer,
Bazen sadece kendini duymaya izin vermekmiş hayatta.
Artık başlıyorum,
Sakince, sindire sindire,
Ve bilerek:
Hayat, hızlı koşanı değil;
Yavaşça, kendi ritminde yürüyeni sever.
Bugün, kendime verdiğim sözü tutuyorum:
Yorulsam da durmam,
Dursam da vazgeçmem.
Ve ne olursa olsun,
Kendimden geri dönmem.
Bugün, kendime verdiğim sözü tutuyorum:
YanıtlaSilYorulsam da durmam,
Dursam da vazgeçmem.
Ve ne olursa olsun,
Kendimden geri dönmem.