Ana içeriğe atla

Kendi Kendime Yaslanırken

Hayatın Ortasında Bir Mola


Hayat bir mücadele.
Ve bu mücadelede çoğu zaman durmayı bilmezsek, hayat bizi bir şekilde durdurur.
Hem de en beklenmedik anda, en zor yoldan...
Konfor alanımızdan çekip alarak.

Zannediyoruz ki hep daha fazlasını yaparsak kazanacağız.
Daha çok çalışmak, daha çok koşturmak, hep ayakta kalmak...
Ama unuttuğumuz bir şey var: Bedenin de, ruhun da bir sınırı var.

Yeterince yorulmadık mı?
Yeterince nefes almadan çabalamadık mı?
Bu yorgunluğa bir dur demenin zamanı gelmedi mi?

Durmak, vazgeçmek değildir.
Aksine; bazen durmak, daha güçlü bir dönüşün ilk adımıdır.
Mücadele hep orada olacak.
Ama sen dinlenmiş, toparlanmış ve yenilenmiş olarak geri döndüğünde,
işte o zaman gerçekten kazanmaya başlarsın.

Kendine iyi bakmayı erteleyen herkese…
Bazen güçlü olmak, durmayı bilmektir.

Yorumlar

  1. Hayat, güneş gibi. Durmaksızın kendi yörüngesinde hareket eden, kimi zaman bulutların arkasına saklanan ama asla durmadan hız kaybetmeden ve ortasından şaşmadan bir yol tutan. Kimi zaman ısıtan ve bazen de doğsa dahi adına kış güneşi denen ayazı getiren. Ama asla durmayan seyri seferinden bir mil dahi taviz vermeyen hayat. Hayatta mola vermekler yoktur, tıpkı güneş gibi.

    YanıtlaSil
  2. Hayatın temposunda kaybolan ruhlara adeta bir mola çağrısı gibi. Güçlü olmanın sadece devam etmek değil, gerektiğinde durup yeniden başlamak olduğunu hatırlatıyor. Gerçek zaferin, dinlenip yeniden doğan bir güçle geldiğini çok güzel anlatmışsın

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Her Günün Değerini Bil, diyorsak, o güne bir yorum bırakmak da fena fikir değil.
Yazıyla ilgili düşüncelerini duymak beni mutlu eder. :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Önüm Arkam Sobeyim

Önüm, arkam, sağım, solum… sobeyim, Saklandım kendimden, bir ben bile göremeyeyim. Çıkmaz bir sokakta çaresizim, Adımlarım suskun, yüreğim derin sessizim. Yürüdüğüm yolda iz yok, yön yok, Bir hayal uğruna geçmişimle yan yana çok. Zaman susar, kelimeler donuk, Her sokak lambası, bir anıyı yakıp söndürür soluk soluk. Sobelenmiş bir çocuk gibi yüreğim, Kaçarken yakalanmış, ama hâlâ diriyim. Ve belki de en çok kendime yeniyim, Önüm, arkam… her yanım ben — sobeyim.                                    (Saklambaçla Gelen Nisan: Baharın Çocukluğa Açılan Kapısı)

Gözlerime bak

  Aklın karışırsa Gözlerime bak  Yönün kaybolursa  Gözlerime bak Titrerse için Gözlerime bak   Çaresiz kalırsan  Gözlerime bak Dünya Kararırsa Gözlerime bak Arzusuz kalamazsan  Gözlerime bak.

Kendine Yolculuk

Zamanla öğrendim; Bazen en derin sessizlik, Bir kalbin en gürültülü çığlığıdır. Kelimeler yorgun, Cümleler bitkin, Ama içimde dinmeyen bir fırtına var hâlâ. Alır da giderim başımı, Kendime dönerim. İnzivanın sessizliğinde Belki yeni bir ben saklıdır, Belki başka bir bahar… Francis Lai – Un Homme et Une Femme         

Büyük Evin Yalnız Cenazesi

 Her şey fazla fazla ev de  Kalabalık toplanmış Bu zamana kadar gelmeyen evlatlar Biri doktor, biri avukat, biri iş adamı Gelmişler sonunda baba evine Babalarının cenazesine Boş bir uğultu sonu görülmeyen salonda Diller de hayat şartları yoğun tempo  Ve bunun gibi daha niceler Baba artık toprak altında Demek ki varlığı gitti konusu da bitti      t. g. A