- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Arzu’yum ben… İnsan kalabalıklarından çok, kendi içimin dar sokaklarında yürürüm. Biraz susarım, biraz düşünürüm, ama en çok kendimi toplarım o sessiz kıvrımlardan. Gün bazen güzel başlar, içimde bir mavi uğultu, hani saks mavisi gibi, geceye daha varmadan parlayan… Sonra biri gelir, bir söz söyler, bir gündelik telaş dokunur omzuma ve ben yine o eski Arzu olurum; güçlü, dirençli, ama içi hâlâ su gibi dalgalanan. ‘Kimsin ki haddini biliyorsun,’ der bazen içimdeki ses, ‘Kimsin ki bu kadar istiyorsun?’ Olsun. Ben de bilirim; insan bazen kendine en çok orada yaklaşır: Yorulduğu yerde. Saklandığı yerde. Kendine dokunduğu o ince, narin yerde. Sporla güçlenen omuzlarım var ama yüreğim hâlâ ince bir çizgide yürür. Bir şeylerden kaçmam, ama bir şeylerin üzerime geldiğini hissedersem durmayı da bilirim. Ve yine de… Rüzgârı hissederim. Kendimi. Küçük bir ışığı bile büyütecek kadar iyileşmeyi, inanmayı bilirim. Ben Arzu’yum. Bir şey biterse yeniden denerim, bir kapı kapanırsa yeni bir pence...