Ana içeriğe atla

Kayıtlar

YAZILAR etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kendi Kendime Yaslanırken

Her Günün Değerini Bil: Hikayemiz ve Yola Çıkışımız

  Blogumuzun adı olan  “Her Günün Değerini Bil” , köklerini  Titanic  filmindeki Rose ve Jack’in unutulmaz hikayesinden alır. Bu hikaye, hayatın ne kadar kırılgan ve kısa olduğunu, ancak aynı zamanda her anın ne denli değerli olduğunu güçlü bir biçimde yansıtır. Rose, yaşamın ağır sorumlulukları ve toplumun katı beklentileri arasında sıkışmış, umutsuzluğa kapılmış bir karakterdir. Jack ise özgürlüğün, anı yaşama cesaretinin ve hayata tutkuyla bağlanmanın simgesidir. Jack’in Rose’a verdiği küçük kağıtta yazan “Her günün değerini bil” mesajı, yalnızca bir öğüt değil, hayatı dolu dolu yaşama çağrısıdır. Rose, o ana kadar gerçek anlamda yaşamamış, hayattan kopuk, adeta ölümü bekler gibidir. Jack ise ona korkularını bırakıp hayatı kucaklamanın kapılarını aralar. O gece birlikte eğlenmeleri, özgürce dans etmeleri ve gülmeleri, Rose’un yeniden doğuşu gibidir. İşte “Her günün değerini bil” demek, o anı, o tutkuyu ve özgürlüğü hissetmek, yaşamın kıymetini anlamaktır. Zaman hı...

Mektuplar Serisi

Uzun süredir üstüne düşündüğüm kimi zaman fikir alarak tartıştığım bir konu olmuştur mektup. Nedir bu bu mektup? Neden Mektuplar dedik? Satırların arasında açıklayacağım. Keyifli okumalar. Web anlamı,; Mektup, haberleşmek ereğiyle ve genellikle posta aracılığıyla birine gönderilen, zarfa konulmuş, yazılı kâğıt. Benim içinse mektup tam anlamıyla Frans Kafka - Milenaya Mektuplar kitabı ile başladı. Milena ve Kafka aşkını, günlük hayatın telaşını, işlerini, özel, özel olmayan her şeyi öyle güzel dile getirmiş ki. Kendi kendime neden iletişim kurmak bizim için bunca iletişim ağının çok olduğu dönemde zorlaştı. Neden kibar ve nazik olmak unutuldu. Bir mektup ile neler yapılabiliri ben en güzel bu kitapta gördüm. Bu sebeple yakında bir kaç mektuplar serisi ile yeni bir yazı serisi başlatmış olacağım. Sıkılmamanız, meraklanmanız ve bol ziyaret diliyorum.

Yok Gibi..

İçinden gelmedikçe yüzü gülmüyor   İçinden gelmedikçe sesine tahammül edemiyor İçinden gelmedikçe iki kelam edemiyor  İçinden gelmeyince veda bile etmiyor.  Nedir bu öfke ve kin  Nedir bunca uzak mesafe, Koyulan uzun müsaadeler, Değer mi her birine, her hücreye. 

DEĞİŞİM

Her şey değişir "değişmeyen tek şey değişimin kendisidir."Ne doğru demiş Heraclitus. Bugün hayatta olsaydı muhtemelen bu doğru sözler için her gün kulakları çınlıyor olacaktı, şuan pek farklı sayılmaz aslında. İnsan ana rahmine düştüğü andan itibaren saliselerle bir değişim içine girmektedir.Kendisiyle birlikte anne ve babayı da etkilemektedir. Fiziksel ve duygusal olarak bir çok yenilik kazanır, hayatlarına. İnsanın adım attığı,ömrünün  geçtiği yerde artık alışılmış davranışlar değişimi fark ettirmez.Değişim sinsi sinsi sızar içimize, hayatımıza.Her ne kadar karakterden, kişilikten doğru bildiğimizden şaşmayız desek de şartlar el vermez değişime karşı koymaya. Ne çok kayıp verdik zamana, benim için yıllara.Dün gibi aklımda olan anılarla taze tutmak, yer yer sohbet esnasında bahsini açmaktan başka yapılacak bir şey bırakmadı değişim.Bir türlü bitmiyor, ömür geçip gidiyor, insan büyüyor olgunlaşıyor tamamen bayatlayana kadar savaşıyor, sonra da bir karış toprakla değişime b...

Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi?

" Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi? Hiç vaktiniz yok, ..."Fast live", "Fast food", "Fast music", "Fast love"... Dikte ettirilen "yükselen değerler", "in" ler, "out" lar... Buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir pencere ardında bitecek hepsi. Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar, Size sesleniyorum! Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini? Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını? İçinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza? Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız? Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir? Ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman? Doğayı bilgisayarlarına döşeyenler, neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını? Ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında? Koklamak, duymak, dok...

UMUT

 G eleceğe dair geçmişi içinde olmayan ve izini kaybettiren bir  umut (yol) olabilir.Gidilesi dönülmesi akla bile gelmeyen yollar. Yada doğmuş olabilir. Unutan hatta hafıza yitiren gözleri görmeyip kulakları duymaya da olabilir. Ama mutlu olunsun güller açsın şarkılar söylensin hep bahar olsun, kışın bile. umut etmek değil yaşamak olsun amaç. tek seferlik değil ömürlük olsun duygular.Yalnız değil  birlikte olsun tüm anılar. Sonu gelmesin, zaman bilinmesin,  "an" yakalanıp yalnızca yaşansın . Engeller çıkmasın çıkarsa da geçip gidilsin ne olmuş diye bakılmasın bile.  Hiç susmasın aşk, dil sussa, sözler; gözler sussa,bedenler; konuşsun. Zaman nedir ne için vardır, adı bile geçmesin. Elbet güneş den anlarız sabahı.Elbet aydan, dolunaydan anlarız geceyi. Loşluk sarsın içimizi odamız gibi, deniz maviliği vursun aradan usul usul. Yaklaşsın kızıl güneş yana yana yüzümüze doğru, tıpkı biz gibi. Her şey birbirine karışsın gece gündüze, zaman geleceğe ve sen ise yalnız...

GEÇ Mİ..

Aradan onca zaman yıl geçmiş gitmiş de ardından yazılanlar tüm duygularıyla öylece kalakalmış. Ben düş kırıklığı içinde yaşamaya devam ederken sen de her şey koca bir hiçlikte devam ediyor sanmıştım.Yanılgı bu olsa gerek, çok mu geç hakkını vermek için. Düşünmekten alamadığım kocaman bir suskunluktu seninki. Akla gelmeyecek, gelse bile sorgulanmayacak türden değildi,zordu çok zordu bununla tek başa çıkmak.Söylediğin son söz mıh gibi aklımda "kimse için üzülmeye gözyaşlarını akıtmaya değmez, kimse senden değerli değil "demiştin.Çok haklıydın kimseye değmez bunu da böylece anlamış bulundum.Bilemediğim bu koca suskunluk ve umursamazlık altında yatan şey, neden yazdın.Ne için yazdın o halde bildiğim gibi düşüncesiz , anlayışsız, hiçbir sebep olmadan kaçıp gitmeye layık olmuşken, neden değiştirdin. Gerçeği görmemi bu kadar geç istedin.Ben anlardım, eğer anlatsaydın.Şimdi yazılanlara bakıyorum en çok UZUN BİR HİKAYE demişsin.Bu kadar mı  içledin, gözünün önünden hiç gitmiyor değil...

BILINMEZLIK

Bitmeyecek mis gibi gelir  Sitem etmeyecek, haykirmayacak gibi sonunda hep sessizce gülen  bir yüz gibi öylece kalır gibi. Suskun  adeta yorgun gözlerle boşluğa bakar gibi, çaresiz.                                                                                     A.SOYLU 

BÜYÜK KAYIP

3 yıl öncesindeymiş blogculuk. Görüyorum ki herkes elini eteğini çekmiş bu camiadan. Ne büyük bir kayıp. Oysa ben büyük bir hevesle başladım. Hala da devam etmekte, sanırım bu teknolojinin getirdiği kötü alışkanlık. Fırsat mı bulunamıyor yoksa başka bir sebep mi içimi rahatlatmak adına bu cevabı almak istiyorum. Blog öyle her yere benzemezdi. Yazılar da sıradan değildi.Biz blog sakinleri oldukça asildik. Büyük bir kayba uğramışız birer birer dökülmüşüz de haberimiz yokmuş.

BENİ DERİNDEN YARALAYAN YOLCU İÇİN

Zaman gelmiş ve her yer buz kesmişti. Kalkmıştı yerinden gidecekti kuşkusuz, çünkü kafasına koymuştu.. aslında neden geldiğini kendi bile bilmiyordu bir arayış içerisindeydi kendi kendine, bulamamış yardım talep etmişti… sığınmak istemişti her hangi birine. gideceği daha geldiği gün belliydi. Boşaltmamıştı valizini sadece gerekli olanları çıkartmıştı meydana yeteri kadarını.. hiç hesap etmezdi , düşünmekten yorulur çabuk pes ederdi, sadece yaşamayı severdi… bir anda çıktı karşıma bu yolcu. Zaman geçti, vakit geçti.. yaşadım onunla o da benimle.. basit değildi, hiç bir şey kolay olmamıştı, onları yaşamak.. bedenimin iki bez parçasına alıştığı gibi alışmıştım ona… gideceğini unutmuştum belki o da unutmuştu zaman gelmeseydi girmeseydi aramıza o güzel anlarda dursaydı yavaşlasaydık tadını daha çok çıkarsaydık. Geldi zaman ve yolcu arkasına bile bakmadan kalkıp gitti geldiği andan beri yaşanılanları unuttu vakit geldiğinde tereddüt bile etmedi düşünmedi geride neler bıraktığını zamanı g...