- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Önüm, arkam, sağım, solum… sobeyim,
Saklandım kendimden, bir ben bile göremeyeyim.
Çıkmaz bir sokakta çaresizim,
Adımlarım suskun, yüreğim derin sessizim.
Yürüdüğüm yolda iz yok, yön yok,
Bir hayal uğruna geçmişimle yan yana çok.
Zaman susar, kelimeler donuk,
Her sokak lambası, bir anıyı yakıp söndürür soluk soluk.
Sobelenmiş bir çocuk gibi yüreğim,
Kaçarken yakalanmış, ama hâlâ diriyim.
Ve belki de en çok kendime yeniyim,
Önüm, arkam… her yanım ben — sobeyim.
(Saklambaçla Gelen Nisan: Baharın Çocukluğa Açılan Kapısı)
Hayat bir saklambaç. Kimi kendinden, kimi bir başkasından saklanıyor... Ve bir de saklanamayan ve her defasında duvara yüzünü yaslayıp gözlerini kapayarak saklananları arayanlar var... Hayat bir saklambaç,
YanıtlaSilHayat, hepimizin oynadığı sessiz bir saklambaç belki de...
SilKimi kaybolmak ister gözlerden, kimi bulunmak için saklanır aslında.
Ama en çok da, saklanamayanların hikâyesi dokunur insana.
Yorumun, bu oyunun içindeki derinliği duyumsamış.
Bazı dizeler yalnız kalmaz; hissedilince tamamlanır — sobe.
Ne güzel söylemişsin…
YanıtlaSilBazıları gerçekten saklanmak için değil, bulunmak için kaybolur.
Ve evet, bazen en derin dizeler, sessizce yankılanan yüreklerde tamamlanır.
Sobe dedin ya, belki de artık sıra bulmaya cesaret edende…
Belki de en çok saklandığın yer kendi kalbindir
YanıtlaSilOysa çoğu zaman kendimle dahi yalnız kalmaktan korkar oldum.
Sil