Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kendi Kendime Yaslanırken

Tanıdık Bir Ezgi

Yeni ve anlamlı bir pencerem var, bir aşinalık taşıyor… Sesinde tanıdık bir tını, yaşanmış bir hikâyenin izleri var. Hayatın tam ortasında çalan bir melodi gibi geçmişi usulca fısıldayan, beni uzun uzun daldıran, gözlerimi derin bakışlarda hapseden bir ezgi… Bir ses var içimde, sanki çok önceden bildiğim, çok önce dokunduğum bir yerden gelen... Bir yerden tanıdığım, ama yeniden keşfettiğim bir duygunun iç sesi gibi… AMEN - Inside Of My Heart

Kendime Vardığım Yol

Bencil miyim, neyim? Bazen kendi içime dönüp soruyorum: Niye böyleyim? Oysa en değerli şeyi aldım aslında: Kendimi. Kimseden eksilmeyen, kimseye göre eğilmeyen, tam da olmak istediğim hâlimle. Bir gün, güneşin altında yürürken yüzüme vuran rüzgarla anladım: Ben, ben olmuşum. Eksiksiz, özgür, sade… Hava hafif serinse ve tenime usulca dokunuyorsa rüzgar, anlıyorum: Kendimle geçirdiğim her an bir armağan. Sınırlarım var artık. Kimseye karşı değil bu; yalnızca kendime verdiğim bir söz gibi. Beklenti değil bu. Sadece içimde yankılanan bir dinginlik arayışı. Ama kalp yetmiyor bazen. Kendine bile… Bir gölge, bir ses, bir nefeslik huzur istiyor. Bazı duygular yaşanmaz, sadece içinde taşınır. Bir sır gibi, bir dua gibi… Ben de taşıyorum. Söylemeden, çağırmadan… Sadece içimde büyüyen bir şeyin beni eksiltmesine izin vermeden. Çünkü bazen sevgi, birlikte yaşanmaz… Sadece uzaktan korunur.

Bir Odaya Değil, Bir Cümleye Sığındım

Geçti yanımdan çokça yüz, her biri bir masalın kırık aynasıydı. Sevdim mi, unuttum mu, yoksa sadece sustum mu bilmiyorum artık. Ben, kendime yazılmış bir mektubum. Ne alıcısı belli, ne de son cümlesi... İlham sandığım yüzler birer gölgeden ibaretti belki de. Kahraman oldular satırlarda, ama hiçbirinde soluklanamadım. Bir yerde eksik kalan neydi? Ben mi fazlaydım, yoksa onlar mı eksik? Bir yürek tamamlandığında, diğeri neden kendini yitirmeli? Aşk geldiğinde neden içimdeki ses susmalı? Ben, bir kadınım. Güçlü, özgür, tutkulu. Bağlandığımda yanarım, kısıtlandığımda boğulurum. İki hâli de göze alırım. Bugünü yaşarım. Ne dünde takılıyım ne yarına borçluyum kendimi. Ben, bir odaya değil, bir kelimeye sığınırım. Ve orada yalnızlığımla konuşur, özgürlüğümle susarım. Yazmak, bir sevgiliden daha sadıktır bana. Ve bazen, bütün bu yaşananlar, sadece bir cümle kurabilmek içindir. Arooj Aftab – Last Night Woolf’a Saygılarla..

Sessiz Kıyı

İki arada, bir boşlukta salınırım, Ne buradayım tam, ne de orada. Bilmekle bilmemek arasında sıkışmış, Bir gölgeyim, kendi izinde kaybolan. Kararsızlık sarar her yanımı, Gitmek ağır gelir, kalmak yara. Zamanla yarışırım, Ne geçmişle barışırım, ne geleceğe varırım. Aklım durmaz, hep konuşur içimde, Sorgular, yargılar, sürükler beni. Gözlerim kaçırır hakikati, Ruhum sessizce uzaklaşır herkesten. Ama kalbim... Sadece onda susar fırtınam. Tüm gürültünün içinde sessiz bir kıyı, Kaçsam da durmadan, Bir yanım hep orada soluklanır. Neredeyim ben? Bu bilinmezlikte yolum nerede? Belki de ben, Kendi içimde bir yolcuyum sadece. AURORA - The Conflict Of The Mind

Her Günün Değerini Bil: Hikayemiz ve Yola Çıkışımız

  Blogumuzun adı olan  “Her Günün Değerini Bil” , köklerini  Titanic  filmindeki Rose ve Jack’in unutulmaz hikayesinden alır. Bu hikaye, hayatın ne kadar kırılgan ve kısa olduğunu, ancak aynı zamanda her anın ne denli değerli olduğunu güçlü bir biçimde yansıtır. Rose, yaşamın ağır sorumlulukları ve toplumun katı beklentileri arasında sıkışmış, umutsuzluğa kapılmış bir karakterdir. Jack ise özgürlüğün, anı yaşama cesaretinin ve hayata tutkuyla bağlanmanın simgesidir. Jack’in Rose’a verdiği küçük kağıtta yazan “Her günün değerini bil” mesajı, yalnızca bir öğüt değil, hayatı dolu dolu yaşama çağrısıdır. Rose, o ana kadar gerçek anlamda yaşamamış, hayattan kopuk, adeta ölümü bekler gibidir. Jack ise ona korkularını bırakıp hayatı kucaklamanın kapılarını aralar. O gece birlikte eğlenmeleri, özgürce dans etmeleri ve gülmeleri, Rose’un yeniden doğuşu gibidir. İşte “Her günün değerini bil” demek, o anı, o tutkuyu ve özgürlüğü hissetmek, yaşamın kıymetini anlamaktır. Zaman hı...

Tamamlanmış Bir Bekleyişin Hikâyesi

Bazı kelimeler, ancak suskun harflerin arasına gizlenir. Ve bazı cümleler, yalnızca cesaretle söylenir. “Beklenen gelirse, bekleyen beklediğine değmeli.” Çünkü senin bekleyişin, zamanın önüne serilmiş bir dua gibi— Ömrünü ikiye bölüp yarısını başkasına bırakmak gibi. Kendini gözünü kırpmadan bir başkasına teslim etmek gibi… Sevmek mi? Bir insanı olduğu gibi kabullenmek mi? Yoksa onda kendinden bir şeyler bulmak mı? Senin sabrında benim en çaresiz yanım saklı, Senin bekleyişinde benim hiç bilmediğim bir sadakat var. Bazı insanlar sevdiklerini korumak için uzak durur. Belki de bazıları sevmek için yaratılmıştır, Bazıları ise sadece beklemek için. Ama ben bilirim: Bir insanı sevmekle başlar her şey. Senin sevgin, beni tamamlamaz eksiklerimi çoğaltır sadece. Çünkü sen, tamamlanmış bir bekleyişsin. Kışın son ayı gibi, Baharın ilk umudu… Bitti sanılanın yeniden doğduğu tarih gibi. “Öyle günler vardır ki, insan bir ömür bekler ve o günler yaşanmadan ölmez.” Kim bilir, belki de bazı şeyler en ...

Bir Kapı Aralandı

Bir kapı aralandı, Ardında ne var bilmeden, Hiçbir öngörü olmadan… Sonsuzlukla aralandı. Gerçeklerden çok uzak, Adeta ilahi bir güçle bürünmüş, Bir sessizliğin içinden geçti. Bir kapı aralandı, Hisset yağmuru, Kapının ardındaki fırtınayı gör. Ses değil, sızı girdi içeri. Melodiyle gelen bir hatıra, Teşekkür gibi suskun, Acı gibi isteyerek... Sessizlikle gelen bir şarkıydı bu, Söylenmeyen cümlelerin içinden akan. Benim kalbimden geçen, Senin geceni saran bir yangın gibi. Gün doğana dek döndü notalarda, Dile gelmeyen bir teşekkür gibi— Ne sustu, ne bağırdı, Sadece aktı İçimizden biri fark etmeden... Yasmin Levy - La Alegría